Orojenik hareketler
Ülkemizde Alt Paleozoyik’te (Silüriyen - Kambriyen) Kaledoniyen orojenezi vuku bulmuştur. Bu dağ oluşum hareketi ile Ege bölümündeki dağlar, Yıldız, Bitlis, Nur dağları ve Zonguldak civarındaki araziler etkilenerek yer yer kıvrılmışlar ve yükselmişlerdir. Hatta Bitlis, Yıldız, Menderes masifleri geniş ölçüde metamorfizmaya uğramışlardır.Ülkemizde en etkili dağ oluşum harekeli, Alp orojenezidir. Bu anrojenez Mesozoyik sonlarından, itibaren başlamış ve Tersiyer sonlarına kadar devam etmiştir. Alp orojenezinin şiddetli safhası, Üst Oligosen'de meydana gelmiştir.
Orojenez esnasında üst magmaya ait olan asit lâvlar, dağların iç kısımlarına sokulmuşlardır (Doğu Karadeniz bölümünde Kaçkar granit kültesi gibi) ve ayrıca metamorfizma olayı da meydana gelmiştir (İç Anadolu'da Yozgat metamorfik kütlesi gibi).
Alpin hareketler Miyosen'de de devam etmiş ve özellikle Güneydoğu Torosların bulunduğu sahada etkili olmuştur. Buradaki Miyosen denizindeki tortullar gevşek olarak kıvrılmaya uğramıştır.
Faylanma ve Epirojenik Hareketler
Miyosen başlarından itibaren ülkemizde faylanma ve epirojenik hareketler önem kazanmaya başlamıştır. Özellikle Doğu Anadolu sıkışarak buradaki kabuk tabakası parçalanmaya uğramıştır. Çöken kütle üzerinde Van Gölü, Muş Ovası, Hazar Gölü, Elazığ Ovası, Akşehir ve Eber gölleri, Pasinler - Horasan ovası, Çıldır Gölü, Erzincan, Erbaa - Niksar oluğu meydana gelmiştir.
Taşeli platosunun bulunduğu Orta Toroslar, Miyosen başlarında alçalmaya (subsidansa) uğramıştır. Antalya kenet kuşağında Antalya-Korkuteli, Köprü çayı havzası çökmüş ve bu alanlar denizle işgal edilmiştir.
Pliyosen'de dikey yönde oluşan faylarıma hareketleri hüküm sürmüştür. Miyosen'de oluşan havzalar, genel olarak yeniden çökmeye uğramıştır. Üst Miyosen'den itibaren belirmeye başlayan sıkışma hareketleri ile kabuk tabakası kırılarak yatay yönde yer değiştirmiştir. Doğu Anadolu kütlesi, Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu fay hatları boyunca batıya doğru kaymaya başlamıştır. Bu fay kuşaklan boyunca doğrusal uzanış gösteren Erbaa –
Niksar, Erzincan gibi havzalar oluşmuştur. Batı Anadolu ise bir bütün hâlinde yükselmeye uğramıştır.
Gediz, Büyük ve Küçük Menderes grabenleri, çökme sonucunda meydana gelmiştir. Aydın, Bozdağ ve Menteşe dağlarının bulunduğu sahalar ise yükselerek günümüzdeki konumunu almıştır.
Faylanma ve epirojenik hareketler Pliyosen (3. Jeolojik Zamanın son devri) sonu ve Kuvaterner başlarında da devam etmiştir. Orta ve Doğu Anadolu'da kırılma sonucu merkezi püskürmeler şeklinde volkanizma faaliyetleri hüküm sürmüştür.
Volkanizma
Paleozoyik'te volkanizma pek etkili olmamıştır. Mesozoyik'de jeosenklinal, yani deniz havzalannda yoğunlaşmıştır. Tersiyer başlarından itibaren yerüstü volkanizması şeksine dönüşmüştür. Ülkemizde volkanizma oluş şekli itibariyle derinlik veya iç volkanizma (intrüzif), yüzey ya da dış volkanizma, (ekstrüzif) olmak üzere iki gruba ayrılarak bilgi verilecektir
İç volkanizma:
Asit Volkanizma – Plütonizma:Bu volkanizma, ülkemizde Paleozoyik ve Tersiyer’de meydana gelmiştir Palezoyik’te Yıldız ve Bitlis masifleri, Kapıdağı yarıma adası, Uludağ'ın iç kısımlarına granit enjeksiyonu olmuştur. Tersiyer (Oligosen)
Doğu Karadeniz bölümünde Kaçkar granit kütlesi ile İç Anadolu’nun kuzeyinde Kırşehir-Yozgat, Eğrigöz-Akdağ vo Alaçam dağlarında meydana gelmiştir
Aşırı Bazik Plütonizma:Yeşil kayalar; İzmir - Ankara, Kuzey Anadolu dağlarının güney kanadı ile Toros dağlan kuşağında özellikle Muğla – Marmaris - Köyceğiz, Doğu Anadolu'da Van Gölü'nün güneyi, Esence ve Kızıldağ, Narman Karadağ ve Araş dağlan boyunca yer yer görülmektedir. Esasen Doğu Anadolu'nun temelinde geniş ölçüde yeşil kayalar bulunmaktadır.
Dış Volkanizma:Tersiyer başlarında özellikle Eosen'den itibaren İç Anadolu'nun kuzeyinde Bolu Aladağ ve Köroğlu dağlan oluşmuştur. Miyosen'den itibaren iç Anadolu'da Erciyes, Karadağ, Karacadağ, Biga yarımadası ve Doğu Anadolu'da bazaltların çıktığı volkanizma olayları yaygın bir durum alınıştır.
Pliyosen ve Kuvaterner başlarından itibaren kırık boyu püskürmeler yerlerini merkez püskürmelere bırakmıştır. Erciyes, Nemrut ve Kula civarında lav çıkışları tarih devrelere kadar sürmüştür.
Depremler
Ülkemiz, dünyada sürekli ve yıkıcı depremlerin olduğu Alp - Himalaya deprem kuşağına girmektedir. Ülkemizde fay kuşakları kuzeyde Saroz körfezinden başlayan Marmara denizinin derin kısımlarını takiben İzmit Körfezi, Adapazır, Düzce, Bolu, Gerede, Merzifon, Suluova, Erbaa-Niksar, Kelkit vadisi boyunca devam ettikten sonra Erzincan üzerinden Varto'ya kadar uzanan "Kuzey Anadolu Fay Kuşağı (KAF)"dır. Diğeri ise Kızıl Deniz üzerinden Lût gölü, Antakya, K.Maraş, Pazarcık, Adıyaman-Gölbaşı, Abdülharap ve Hazar gölleri, Bingöl üzerinden devanı ederek Varto'da Kuzey Anadolu fay kuşağı ile birleşen "Doğu Anadolu Fay Kuşağı (DAF)"dır. Ege bölümünde doğu-batı yönünde Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes grabenleri boyunca uzanan fay kuşaklan vardır.
Doğu Anadolu'da güneyde Van Gölü çevresinde, kuzeye doğru Malazgirt ve Tutak ile Aşkale – Erzurum – Pasinler - Horasan havzalarında da faylar yer almaktadır.
Yurdumuzdaki I. derecede deprem bölgesini; başta Kuzey ve Doğu Anadolu fay kuşakları boyunca uzanan sahalar ile Ege Bölgesi ve Göller yöresini kapsamaktadır. Ülkemizin aşağı yukarı üçte bir kadarı 1. derece deprem kuşağıda kalmaktadır. II. derecede deprem bölgesi, I. derecedeki deprem bölgesinin çevresidir. III. derecede ve IV. derecede deprem alanları, Karadeniz kıyıları, Trakya'nın kuzeyi, Güneydoğu Anadolu'nun güneyi ve İç Anadolu'nun çevresidir. Depremlerin etkili olmadığı kuşak ise Tuz Gölü ile Akdeniz kıyısı arasındaki sahadır.
0 yorum:
Yorum Gönder