AKSARAY'ın Kutlu Beldesi'ndeki bir tarlada kuraklık nedeniyle 10 yıldan bu yana kullanılmayan su kuyusundan 50 metre yüksekliğinde gaz fışkırdı. Aksaray Jeoloji Mühendisi Odası Başkanı Tayfun Aydın, kuyudan fışkıran gazın karbondioksit olduğunu tahmin ettiklerini, bölgenin, Tuz Gölü Fay hattına yakın olduğunu hatırlatarak bunun deprem habercisi olabileceğini söyledi.
Beldede 48 yaşındaki Mehmet Yapılcan'ın tarlasında bulunan ve kurak olduğu için 10 yıldan bu yana kullanılmayan yaklaşık 200 metre derinliğindeki su kuyusundan dün saat 18.30 sıralarında gaz fışkırmaya başladı. Gazın 80 metre yüksekliğe fışkırdığını görenler durumu jandarmaya bildirdi. Jandarma kuyu çevresinde geniş önlem aldı. Tarlada incelemede bulunan Aksaray Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Tayfun Aydın, su kuyusundan fışkıran gazın karbondioksit olduğunu tahmin ettiklerini söyledi. Aydın, “İlk olarak yaklaşık 80 metre yüksekliğinde fışkırma vardı. Daha sonra bu seviye 50 metreye düştü. Metan gazı olabileceğini düşündük. Fakat incelemede fışkıran bunun karbondioksit gazı olduğunu tahmin ediyoruz. Çevreye yayılan malzemenin de kil taşı olduğunu belirledik” dedi. Kuyunun 10 yıldan bu yana kuraklık nedeniyle kullanılmadığını anlatan Tayfun Aydın, şöyle devam etti:
“Kuyunun altındaki karbondioksit sıkışma sonucu fışkırarak artezyen oluşturduğunu düşünüyoruz. Bu fışkırma kuyu tabanında göçme oluşana kadar devam edecek. Bu oluşum 1 günde sürebilir, 10 gün de. Fışkıran karbondioksit gazının Kutlu Beldesi'ne, yakınında bulunan Yapılcan Köyü'ne zararı olmaz. Yapılacak tek şey gazın kendiliğinden durmasını beklemektir.”
Karbondioksit gazının şıkışma sonucu fışkırtığını belirten Tayfun Aydın, “Yer altında hareketlilik olduğu için gazın sıkışıp fışkırdığını tahmin ediyoruz. Çünkü bu bölge Tuz Gölü Fay Hattına yakın bir yerdir. Yeni bir fayın yada depremin habercisi olabilir” diye konuştu.
Su kuyusu çevresinde MTA Orta Anadolu 2'nci Bölge Müdürlüğü uzmanlarının incelemede bulunduğu, çalışmalarını sürdürdüğü belirtildi.
23 Temmuz 2009 Perşembe
Aksaray'da Su Kuyusundan Karbondioksit Fışkırdı
1 Temmuz 2009 Çarşamba
Sedimantoloji'nin Tarihçesi
Sedimantolojinin tarihsel gelişimi en azından XVI. yüzyıla kadar izlenebilir.
Sedimantoloji ve Stratigrafinin başlangıcı M.S. 1500’lü yıllarda, Leonardo da Vinci’nin
İtalyan Apeninler’inde yer alan tortul kayaçlar içindeki fosillerle ilgili gözlemine
dayanmaktadır. Vinci fosillerin eski organizma kalıntıları olduğunu anlamış ve gözlenen kavkıların eskiden orada var olan denizde yaşamış canlılara ait olduğu sonucuna varmıştır.
Sedimentolojide XVII. Yüzyılın ortalarına kadar çok az ilave çalışma yapılmıştır. Nicolas Steno, Roma çevresinde fosil içeren katmanları incelemiştir. Steno, 1669 yılında süperpozisyon kuralını önermiştir. Bu kurala göre herhangi bir katman diziliminde en yaşlı katmanlar altta, en genç katmanlar ise üstte yer alır. Süperpozisyon kuralı ters dönmemiş katmanlar için geçerlidir. Daha sonra ilksel yataylılık (original horizontality) prensibini önermiştir. Bu kurala göre katmanlaşmada ilksel konum yatay kabul edilir. Sonradan jeolojik olaylar sonunda katmanlar eğilimli, dik, hatta ters dönmüş konumlara gelebilirler. Bu prensipler hala stratigrafinin temel kuralları olarak kabul edilirler.
Yaklaşık Steno’nun İtalya’ da çalışmalarını sürdürdüğü dönemde, Robert Hooke İngiltere’de fosilleri incelemek için mikroskop kullanımını başlatmıştır. Hooke ayrıca günümüzde kullanılmayan tortul kayaçların kronolojik yönden karşılaştırılmalarında fosillerin kullanılabileceğini önermiştir.
XIX. yüzyılın sonlarında Sorby (1853 - 1908) ve Lyell (1865) yazılarında güncel olayların, eski çökel doku ve yapılarının yorumlanmasında nasıl kullanılabileceğini göstermişlerdir.
XX. yüzyılın ilk yarısında sedimantoloji yavaş bir gelişim göstermiştir. 1960’ların sonlarında sedimantoloji yerbiliminin farklı bir dalı olarak ortaya konmuştur. 1960’lardan sonra sedimantolojik çalışmalarda büyük artışlar olmuş ve sedimantoloji hızla gelişerek günümüze kadar gelmiştir.
Kaynak: Mersin Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Doç.Dr. Muhsin Eren ders notu
Sedimantoloji Nedir?
Bilindiği gibi yer kabuğu üç grup kayaçtan oluşmaktadır. Bunlar; (1) magmatik kayaçlar, (2) metamorfik kayaçlar, ve (3) sedimanter (tortul) kayaçlardır.
Tortul ve metatortul kayaçlar hacim olarak yerkabuğunun %5’ini oluşturmalarına karşın, yüzey olarak % 75’ini kaplamaktadırlar (Pettijohn, 1957).
Sedimantoloji terimi ilk defa H. A. Wadell (1932) tarafından önerilmiş ve “sedimentlerin bilimsel incelenmesi” olarak tanımlanmıştır. Sediment sözcüğü Latince “sedimentum” sözcüğünden türetilmiş ve çökelme, oturma anlamındadır. Bu
çökelme havadan, sudan veya buzdan olabilmektedir. Jeolojinin prensipte bir tarih olduğu düşünülürse, sedimentoloji tortul kayaçların tarihsel geçmişini konu aldığı söylenebilir (Pettijohn, 1957).
Bir tortul kayacın tarihinin araştırılması onun türediği kaynak bölge ve orada egemen koşulların, taşıyıcı etkenlerin ve çökeldiği ortamın fiziksel, biyolojik ve kimyasal koşullarının ve çökelmeyi izleyen devreden günümüze kadar geçen taşlaşma (diyajenez) evresindeki olayların incelenmesi ile olanaklıdır.
Diğer bir deyimle sedimantoloji herhangi bir tortul kayacın hangi hidrodinamik, biyolojik ve kimyasal koşullarda çökelmiş olduğunu konu alır. Her çökelme ortamının kendine özgü bir takım fiziksel, biyolojik ve kimyasal koşulları vardır ve bunlar gelişen tortular üzerinde kesin izler bırakırlar.
Kaynak: Mersin Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Doç.Dr. Muhsin Eren ders notu
28 Haziran 2009 Pazar
Türkiye'nin Jeolojik Yapısı
TÜRKİYE'NİN JEOLOJİK YAPISINA TOPLU BAKIŞ
Türkiye Alp Kıvrım kuşağı içindedir. Bu nedenle her jeolojik zaman da kabuk tabakası, yer hareketleriyle değişmeye uğramıştır. Dağ oluşum hareketleri ile yükselen sahalar, akarsularla sürekli olarak aşınmıştır. Yüksek sahalardan aşınan maddeler, çukur sahalarda,deniz ve göllerde birikmiştir. Bu birikim alanlarına Jeosenklinal denir.
JEOLOJİK ZAMANLARA GÖRE GEÇİRDİĞİ EVRELER :
A)I. Zaman: 1. zamanda oluşmuş metamorfik ve tortul araziler bulunur. Türkiye’nin temelini oluşturan metamorfik araziler, Yıldız Dağları, Güneydoğu Toroslar, Batı An. Saruhan –Menteşe veya Menderes masifinde yer alır. Ayrıca İç An.ve Alanya-Anamur arasında. Bu jeolojik zamanın şar döneminde (Karbonifer) gür ormanlar yetişmiş ve bu bitki kalıntılarının göllerde birikmesiyle Zonguldak çevresi oluşmuştur.
B)II. Zaman: Bu zamanda Türkiye’nin büyük bir bölümünde Tetis denizi bulunuyordu. Akarsuların taşıdığı malzemeler bu denizin tabanında tortul tabakalar oluşturmuştur. Bu tortul tabakalar kırılarak kireçtaşları oluşmuştur. Bu nedenle Toroslar ve Kuzey Anadolu uzandığı sıralarda, bu araziler geniş yer kaplar. Karadeniz kıyılarında Samsun-Zonguldak arasında, kumlu ve kireçtaşı tabakaları görülür. Aynı zamanda tortullarla birlikte volkanlardan çıkan malzemeler yayılmıştır.
C)III. Zaman: Bu jeolojik zamanın başlarında ülkemiz sıcak ve kurak iklimin etkisi altında kalmıştır. Bu dönemde Ankara-Çankırı-Sivas ile K. Anadolu’daki kapalı havzalarda tuzlu ve jipsli tortular oluşturmuştur. Alp-Himalaya kıvrım sistemi ile birlikte Toroslar ve K. An. Dağları oluşmuştur. Anadolu’nun iç kesiminde yer kabuğunun çökmesiyle çukur sahalar göllerle kaplanmıştır. Buralarda yetişen bitkilerin çürümesiyle linyit kömürleri oluşmuştur. G.Doğu An. Bölgesinde petrol yatakları oluşmuştur.
D)IV. Zaman: Türkiye bugünkü halini almıştır. Bu zaman başlarında Ege denizinin bulunduğu saha çökmüştür. Sık sık değişen iklim koşulları nedeniyle etraftaki denizlerde seviye yükselmesi olmuştur. İklim soğuması nedeniyle buzul çağı yaşanmış, Türkiye’deki bazı dağlar buzullarla kaplanmıştır. Eğe ve Akdeniz’in seviyesi şimdiye göre 100m alçalmıştır. Yaklaşık 8000 yıl önce bugünkü ilkim şartları oluşmuştur. Deniz seviyesinin yükselmesiyle Akdeniz’in tuzlu suları, tatlı suları olan Karadeniz ulaşmıştır.İç ve D. Anadolu’da volkanizma olayları başlamış ve bazı volkanik dağlar oluşmuştur.
TÜRKİYE’NİN YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN ÖZELLİKLERİ
1) Ortalama yükselti oldukça fazladır(1132m).Yükselti batıdan doğuya doğru artar.Yükselti basamaklarının dağılımı şöyledir:
-0-500 m arasında olan yerler > %17,5
- 500 - 1000 " " " %26,
- 1000- 2000 " " " %49,9
- 2000m’den yüksek yerler %7
2) Düzlükler geniş yer kaplar. Ovaların yükseltileri de fazladır.
3) Ülkemizin yaklaşık yarısı 1000 – 2000 m arasıdır.
4) Ülkemizin, yüksek sıradağları doğu-batı doğrultusunda uzanır. Kuzey ve güneydeki bu sıradağlar doğuda birleşirler.
5) Anadolu; Karadeniz Akdeniz havzaları arasında yüksek bir kütledir.
6) Denizlerin derin kesimi ile kıyı dağları arasındaki fark 5000m’yi geçer.
1) OROJENİK HAREKETLERLE MEYDANA GELEN DAĞLAR:
(Oro-Dağ, Jenez-Oluşum Orojenez > Dağ oluşum hareketleri ). Sıra dağlar genellikle derin denizlerde biriken tortulların, yan basınç oluşturan kıta hareketleri sonucu, kıvrılarak yükselmesi ile oluşmuştur. Ya da kırılarak yükselmesi sonucu oluşmuştur.
a-Kıvrım Dağları: Bu dağlar esnek tabakaların kıvrılarak yükselmesi sonucunda oluşmuşlardır. Türkiye’deki kıvrım dağlarını Apl-Himalaya kıvrım sistemi içinde düşünüyoruz.
Türkiye’nin bulunduğu yerde Tetis Jeasanklinali vardı. Bu deniz küçülerek 3. zaman ortalarına kadar varlığını devam ettirmişdir. Bu jeosanklinal, etraftan dış kuvvetlerin getirdiği materyallerle dolmuş ve kalın tortul tabakalar oluşturmuş,daha sonra bu tortul tabakalar kıvrılarak yükselmiş, böylece Alp-Himalaya kıvrım sistemi oluşmuştur. Ülkemizdeki Kuzey Anadolu Dağları ve Toroslarda, bu kuşak içersinde olup, kalker tabakalarının kıvrılmasıyla oluşmuştur.
Kuzey Anadolu Dağları ve Toroslar; Van gölünün kuzeyinde birleşirler. Bunlar oluşumlarını 3. zaman sonlarında, bugünkü şekillerini de 4. zaman başlarında Anadolu’nun toptan yükselmesiyle kazanmıştır.
b-Kırık Dağları: Kıvrılma özelliğini kaybetmiş olan tabakalar kırılmaya uğrarlar. Böylece fay hatları oluşur. Fay hatları boyunca, bazı kısımlar çökerken, bazı kısımlarda, yüksekte kalırlar. Çöken kısımlara GRABEN, yükselen kısımlara HORST denir. Bunlara örnek Ege’deki Horst-Graben hattı verilebilir. Kazdağı, Kozak D. Yunt Buzdağlar, Aydın D., Menteşe D. horstlara örnektir.
2) VOLKANİK DAĞLAR
Volkanik dağlar, yerin derinliklerinde bulunan kızgın, erimiş ve basınç altındaki magmanın yeryüzüne çıkmasıyla oluşur. Ülkemizdeki volkanik faaliyetler III. Zamanda yoğun olarak görülmüştür. Bu faaliyetler sonucu kırıklar boyunca magma yeryüzüne akmış ve volkanik araziyi oluşturmuştur. Volkanik dağları şu şekilde sıralayabiliriz.
a) Doğu An. Bölgesi Volkanları: Bu dağlar Van gölünün kuzeyinde bir fay hattı üzerinde yer almıştır. Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı dağı bu dağ sırasının kuzeydoğu ucunda yer alır.
Ağrı Dağı: 1203km2’lik alan içersinde kuruludur. İki kütle halindedir.Küçük Ağrı 3896cm yük.Büyük Ağrı ise 5137m yüksekliğe sahiptir.
Tendürek Dağı: Yüksekliği 3533 m’dir Çaldıran ilk Doğu beyazıt arasında bulunur.
Süphan dağı: Yüksekliği 4058 m’dir (Bitlis)
Nemrut Dağı: Bitlis de yer alır. Van gölü varlığını bu dağa borçludur.Nemrut Dağı şimdiki görünümünü son volkanik patlama ve çökmeden sonra kazanmıştır.son patlama sonucunda dağın tepe noktası yok olmuş ve krater olmuştur. Birkaç kraterin birleşmesiyle Kalderalar oluşmuştur.
Ayrıca Kargapazarı, Dumlu ve Bingöl dağları volkanik yapılı dağlardır.
B)İç Anadolu bölgesi Volkan Dağları :
Erciyes: 3917m dir. Bu dağ, İç Anadolu’nun en yüksek dağıdır. Erciyes dağının oluşumu birkaç aşamalıdır. Yamaçlardan merkezden çevreye doğru yayılan kırık hatları vardır. Doruk kesimlerinde sirkler ve buzullar vardır. Erciyes Kayseri ve Develi için su deposu görevini görür.Yurdumuzun başlıca kayak ve kış turizmi merkezleri arasındadır.
Hasan Dağı: Aksaray da yer alan bu dağ bir volkan konisidir. Ayrıca: yine Aksaray’da yer alan
Melendiz Dağı, Karapınar yakınlarında
Karacadağ ve Karadağ genç volkan konileridir.
İç Anadolu’da Ürgüp-Nevşehir çevresinde tüfler ve tüflerin sıkışmasıyla oluşan kayaçların yer aldığı bir volkanik arazi yer alır. Bunların üzerinde Peribacaları bulunur. Karapınar (Konya) çevresinde volkanik arazi üzerinde oluşmuş göller vardır. Bunların en tanınmışı Meke Tuzlası dır.
C) Ege Bölgesi Volkanları:
Kula çevresinde yoğunlaşmıştır. Genç Kula volkanlarının 70 kadar konisi vardır. Bunlar fazla yüksek değildirler. Koyu renkli volkanik materyallerin yaygın olmasından dolayı yöreye halk arasında yanık arazi de denir.
D) Güneydoğu Anadolu Bölgesi Volkanları:
Bunlardan en tanınmışı 1957 m yüksekliğindeki Karacadağ’ dır. Karaca dağdan lavlar geniş bir alana yayıldığından yayvan biçimine sahip olan bu dağ halk arasında kalkan biçimli volkan olarak adlandırılıyor. Bunlardan başka ;Köroğlu Dağı, Işık Dağı,diğer volkan dağlarıdır.
DAĞLARIN TÜRKİYE’DEKİ COĞRAFİ DAĞILIŞI
Kuzey Anadolu Dağları: Bu dağlar Alp sisteminin Türkiye’deki kuzey kanadını oluşturur. K.An. Dağ., Karadeniz Bölgesinde iki sıra halinde uzanır. Kıyı yakınındaki sıra dağlar Küre, Canik, Giresun, Gümüşhane, Kalkanlı, Trabzon ve Rize dağlarıdır. Giresun, Rize dağlarına Doğu Karadeniz dağları da denir. Doğu Karadeniz dağları dik yamaçlı yüksek dağlardır. Bu nedenle ulaşım iç kesimlerle Kalkanlı ve Kop geçitleriyle sağlanır.
Bu sıra dağlar kuşağının gerişimde batıdan doğuya doğru ikinci kuşak vardır. Bunlar Köroğlu, Ilgaz,Deveci, Yıldız,Çimen,Kop, Mescid ve yalnız Çam dağları.
A.Güney Anadolu Dağları :Bunlara Toros dağları da denir. Alp kıvrım sisteminin güney kanadına dahildir. Üç kısımdan oluşur.
1) Batı Toroslar: Antalya körfezinin her iki tarafına doğru iki kuşak halinde uzanır. Batıda Ak dağlar, ve Boz dağlar, doğuda Sultan, Dedegöl ve Geyik dağları.
2) Orta Toroslar: Antalya körfezinin doğusunda kıyıya paralel uzanır. Bolkar Dağları,Aladağlar, Tahtalı Dağları, Binboğa Dağları. İskenderun körfezinin hemen doğusunda Nur(Amanos) dağları uzanır.
B. Güneydoğu Anadolu Dağları:
Torosların uzantısı olduğundan bunlara Güneydoğu Toroslar denir. Bu kuşak üzerinde Malatya Dağları, Genç D., Bitlis D., Hakkari D. bulunur. En yüksek noktayı Cila D.(Uludoruk) (4135).
C.Doğu Anadolu Dağları:
Bu bölgedeki dağların büyük bir kısmı Orta Torosların devamı olan sıradağlardır Bunlar: Tahtalı D, Mercan D, Karasu D., Aras Dağı’dır. Allahu’ekber D.ise K.An. Dağlarının uzantısıdır. Ayrıca Şerafettin Dağı Bingöl D., Şakşak Dağı ve Kargapazarı D. bulunur. Ayrıca volkanik dağlar vardır: B. ve K. Ağrı, Tendürek, Süphan ve Nemrut
D.İç Anadolu Dağları: Bölgede sıradağlar azdır. Sundiken ve Sultan Dağları sıradağlara örnektir. En dağlık kasım bölgeleri doğu kısmıdır. Tecer, Çamlıbel, Hınzır ve Akdağlar buradadır. Ayrıca Ankara ve çevresinde İdris D. Elmadağ ve Ayas Dağı volkanik Dağları; Erciyes, Melendiz, Hasan D. Karadağ ve Karacadağ.
E.Batı Anadolu Dağları: Horst şeklindeki dağlardır. Kuzeyden güneye doğru Madra D. Yunt D. Bozdağlar ve Aydın Dağlardır. Muğla yöresinde KB-G.D yönünde uzanan dağ sıralarından oluşan Menteşe Dağları yer alır. Kuzeyde Kaz dağları ve Biga Dağları bulunur. İç kesimlerde, Sandıklı, Eğrigöz ve Murat D. gibi yükseltiler bulunur Bursa’daki Uludağ eski bir volkanik kütlenin yüzeye çıkmasıyla oluşmuştur. Ülkemizin en önemli kış turizmi merkezlerindendir.
Dağların Doğal Ortam ve Ek. Faaliyetler üzerindeki Etkileri
Dağlar: İklim, toprak oluşumu, bitki örtüsünün dağılışı, yerleşme ve ekonomik faaliyetler üzerinde etkili olmaktadır. Yükseklere çıkıldıkça, iklimin soğumasına bağlı olarak bitki örtüsü farklılıklar gösterir. Vadilerin iç kesimleri ile kuzeye ve güneye bakar yamaçları arasında farklı bitki toplulukları bulunmaktadır.
Yüksek ve engebeli olan dağlık sahalar genel olarak tarımın yapılmasını, yerleşmenin kurulmasını ve yol yapımını güçleştirir.Fazla yağış alan dağlık sahalar, önemli ölçüde akarsuların beslenmesini sağlar.
Dağlarda bulunan yerleşme şekilleri ve buralardaki insanların tarımsal faaliyetleri, ovalara göre farklıdır.
TÜRKİYE’NİN PLATOLARI
PLATO: Akarsularla derince parçalanmış hafif engebeli, çoğunlukla geniş saha kapsayan yüzey şekline plato denir.
A.İÇ ANADOLU :Tuz gölü ve Konya ovası arasında OBRUK
Tuz gölünün batısında CİHANBEYLİ
Tuz gölünün kuzeybatısında HAYMANA
Eskişehir ve Afyon arasında YAZILIKAYA
Kızılırmak yayında BOZOK(Kızılırmak)
Yukarı Kızılırmak bölümünde Yozgat-Akdağmadeni arsında yükseklikleri 1000-1500 m arasında, tortul tabakalar arasında platolar bulunur.
B.DOĞU ANADOLU:
Doğu Anadolu Bölgesinde bazalt lavları üzerinde 1500-< xml="true" ns="urn:schemas-microsoft-com:office:smarttags" prefix="st1" namespace="">
C.EGE : İç Batı Anadolu eşiğinde özellikle Uşak dağları üzerindeki platolar.
D.AKDENİZ: Orta Toroslarda Taşeli
E.KARADENİZ: Orta Karadeniz’de Canik-Giresun Dağ. üzerinde ayrıca Fatsa-Şebinkarasihar arasında Perşembe yaylası.
F.GÜNEYDOĞU ANADOLU: Gaziantep ve Şanlıurfa platoları.
Not: Ülkemizdeki platolar, ya yatay tabakalı yapılar üzerinde ve lavların yayıldığı alanlarda yada aşınma sonucu düzleşmiş değişik araziler üzerinde bulunur. Platolardaki tarımsal faaliyetleri, iklim koşulları ve yükseklik durumu belirler.
TÜRKİYE’NİN OVALARI
OVA: Vadilerle parçalanmamış çevrelerine göre alçakta olan geniş düzlüklere ova denir. Ülkemizde ovalar iki gruba ayrılır. Kıyılarda delta ovaları ve iç kesimlerdeki ovalar.
1-KIYI OVALARI: Kıyı ovaların oluşmasında akarsuların taşıdığı alüvyonların miktarı, kıyılardaki akıntı ve dalga faaliyetleri ve kıyıların derinliği etkili olmuştur.
Bafra Ovası: Kızılırmak oluşturmuştur. Çok verimli bir ovadır. Deltada kıyı gölleri bulunur. En büyüğü Balık gölüdür.
Çarşamba Ovası: Yeşilırmak’ın taşıdığı alüvyonlarla oluşmuştur.
Sakarya Ovası: Delta ovasında ziyade bir taban seviyesi ovası özelliği taşır.
Meriç Deltası: Küçük bir oluk içende oluşmuş olup Meriç nehrinin getirdiği alüvyonlarla meydana gelmiştir.
Gediz Ovası: Gediz nehri oluşturmuştur. İzmir Körfezi’nin dolma tehlikesi durumunda nehrin yatağı değiştirilmiştir.
Küçük Menderes Ovası: Faylanma sonucu çöken sahalara zamanla alüvyonların dolmasıyla oluşmuştur.
Büyük Menderes Ovası: Büyük Menderes ırmağının getirdiği alüvyonla oluşmuştur. Ovada Çamiçi gölü yer almaktadır.
Çukurova: Seyhan ve Ceyhan nehri oluşturmuştur. Türkiye’nin en büyük delta ovasıdır.
2-İÇ BÖLGELERDEKİ OVALAR: iç bölgelerdeki ovalarımızın büyük bir bölümü, tektonik çanaklar içinde göl ve akarsu depolarının birikmesi sonucu meydana gelmiştir. İç bölgelerde yer alan ovalar, fay kuşaklarındaki çöküntü sahaları boyunca görülür.
Doğu Anadolu Fay Kuşağındaki Ovalar:
Muş ovası: karasu ve Murat nehirleri, menderesler çizerek akarlar
Bingöl ovası, Murat nehri tarafından oluşturulmuştur.
Elazığ ve Uluova: Bu ovalar bir yerleşme ve tarım alanıdır.
Antakya-K.Maraş Ovası: Nur Dağı doğusunda bir graben içinde yer alır.
Amik ovası: Asi nehrinin oluşturduğu bir çöküntü ovasıdır.
Kuzeydoğu Anadolu’da çökme sonucu oluşmuş olukların içerisinde geniş ovalar bulunur. Bunlar:
Göle ovası: Daha çok çayır ve bataklıklar yaygındır.
Ardahan ovası: Ovayı, Kura nehri sular.
Erzurum ovası: Türkiye’nin en yüksek ovalarından biridir (2000m)
Pasinler-Horasan Ovası: Aras nehrinin oluşturduğu bir ovadır.
Iğdır ovası: Etrafı dağlarla çevrilidir. Yüksekliği azdır. Sebze meyve ve yetiştirilir.
Kuzey Anadolu Fay Kuşağındaki Ovaları
Bu kuşak üzerinde doğu da Erzincan ile batıda İzmit Körfezi arasında Suşehri, Erbaa, Niksar, Taşova, Ladik Merzifon, Suluova ,Tosya, Kargı, Kurşunlu, Çerkeş, Vezirköprü, Taşköprü, Bolu, Düzce, Adapazarı ve Sapanca olukları bulun ur.
İç Anadolu ovaları: İç Anadolu’da eski bir göl tabanı durumunda bulunan ve Türkiye’nin en büyük ovası olan Konya Ovası önemli yer kaplar.
Akşehir-Eber Ovası: Kuzeyde Emirdağları ile güneyde Sultan Dağları arasında bitişik halde bulunur. Bu ovalar üzerinde aynı zamanda göllerde bulunur. Ayrıca, Kayseri ve Develi ovaları ,Aksaray ovası, Ankara’da Akıncı ovası ve Çubuk ovası ve Eskişehir ovası bulunur.
Güney Doğu Anadolu Ovaları:
Türkiye’nin en büyük ovalarından biri olan ve Urfa’nın Suriye sınırında Altınbaşak, (Ceylanpınar) ovası bulunur. Ayrıca burada G.A.P kapsamında bulunan ovalar (Suruç, B. Antep, Klis) geniş yer kaplar.
Batı Anadolu Ovaları: Denizden başlayarak 200m yüksekliği kadar ulaşan ve kuzeyden güneye sıralanan Bakırçay, Gediz, K. ve B. Menderes ovaları bulunur. Ayrıca iç kısımlarda Bornova, Simav, Sandıklı, Afyon, Bursa,İnegöl,Karacabey,ve Balıkesir, ovaları yer alır.
TÜRKİYE DE AKARSULARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER
Akarsuların oluşturduğu yüzey şekilleri aşındırmadan ve biriktirmeden oluşan şekiller olmak üzere iki gruba ayrılır.
1-AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ : Akarsular dağlık alanlarda hızının etkisine bağlı olarak aşındırma yaparlar.Ülkemizde akarsuların aşındırma ve birleştirme faaliyetleri 3. jeolojik zamanın başlarına kadar dayanmaktadır.Akarsuların derin aşındırması sonucunda derin vadiler ve boğazlar oluşturmuştur.Bazı akarsular çökme sonucunda oluşan blokları arasındaki olukları takip etmektedir.
Vadi şekilleri: Akarsuyun geçtiği sahanın eğimine,debisine ve jeolojik yapıyı oluşturan kayanın aşınmaya karşı gösterdiği dirence göre önemli değişme gösterir.
Akarsuyun yukarı çığırında “V” şeklinde Çentik vadiler oluşur. Paralel dağlar arasında geniş tabanlı Boğaz vadiler oluşur. Eğimin azaldığı akarsular sık sık yatak değiştirerek büklümler yaparak akarlar ve menderesler oluşur. Kalkerli arazilerde basamak şeklinde Kanyon vadiler oluşur.
2-BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ: Akarsuyun biriktirme yapabilmesi için ya akarsuyun eğitimin azalması ya da yükünün artması gerekmektedir. Akarsular dağ eteklerinde biriktirme yaparak birikinti konilerini ve onlarda dağ eteği ovaları ile dağ içi ovalarını oluştururlar. Denizlere oluşan akarsular eğilimin az olduğu yerlere biriktirme yaparak deltaları oluştururlar. Biriktirme şekilleri şunlardır:
1- Birikinti konileri
2- Dağ eteği ovaları
3- Dağ içi ovası
4- Seki (Taraca)
5- Taban seviyesi ovası
6- Delta
YERALTI SULARININ OLUŞTURDUĞU AŞINDIRMA VE BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ
Yeraltısuları kalker,jips,kayatuzu,dolomit ve tebeşir gibi karstik maddelerin yaygın olduğu yerlerde aşındırma ve biriktirme şekillerinin oluşmasına sebep olurlar.Bu şekillerin tümüne karstik şekiller denir.
A.AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ: Karstik maddelerin su içerisinde çözünmesiyle meydana gelir.Çözünmeyi suyun sıcaklığı ve su içerisindeki karbondioksit miktarı etkiler.
1. LAPYA:Karstik şekillerin en küçüğüdür.Taşlar üzerinde çukurları oluklar ve deliklerden oluşur.En büyükleri 30-40 cm çapındadırlar.
2. DOLİN:Karstik ova ve platolar üzerinde gelişen erime çukurlardır.Çapları 200 m ye ulaşabilir.
3. UVALA:Dolinlerin genişleyip birleşmesiyle oluşmuşlardır.
4. POLYE:Özellikle tektonik çanaklarda dolin ve uvalaların genişleyip bir ova görünümü alması sonucu oluşurlar.Çapları 1-2 km yi bulabilir.Bazı polyelerin tabanlarında yağışlı mevsimde göl oluşur.
5. KÖR VADİ:Vadi tabanı akarsu vadisinde olduğu gibi sürekli iniş göstermez.Aşınmanın sona erdiği yerde vadinin önü kesilir.
6. DÜDEN:Karstik bölgelerde yüzey sularının yeraltına battığı yada çıktığı yerlere denir.Su yutan yada Su çıkan isimleride verilir.
7. OBRUK:Dolin çaplarının ve derinliklerinin artmasıyla oluştukları gibi, karstik mağaraların çökmesiyle de oluşurlar.Mersin’deki Cennet ve Cehennem obrukları oldukça meşhurdur
8. MAĞARA:Yeraltına sızan sular burada kolay çözünebilen kayaları çözer ve zamanla burada mağaralar oluşturur.
Leia Mais…27 Haziran 2009 Cumartesi
Depremin Şiddeti ve Büyüklüğü Arasındaki Fark Nedir?
Depremin büyüklüğü gerçekte deprem sırasında açığa çıkan enerjinin büyüklüğüdür. Bundan magnitüd olarak da söz edilir. Bu değer, deprem merkez üssünden 100 km uzaklıktaki sismograf tarafından kaydedilen P ve S dalgarının maksimum genliklerinden yararlanılarak hesaplanır. Bu yöntem ilk olarak Charles Richter tarafından bulunduğu için ölçeğe de Richter Ölçeği denir. Richter Ölçeği, logaritmik bir değerdir. Bu, depremin büyüklüğündeki 1 birimlik bir artışın sismogram genliğinin 10 kat, deprem sırasında açığa çıkan enerji miktarınınsa 30 kat artması anlamına gelir.
Genellikle büyüklüğü 3’ten küçük depremleri hissetmeyiz. Depremin şiddetiyse, depremin yerkabuğundaki etkilerinin bir ölçüsüdür. Depremin o bölgedeki canlılar ve yapılar üzerindeki etkisine bakılarak birtakım şiddet cetvelleri hazırlanmıştır. Bunların en bilineni Mercalli Şiddet Cetveli’dir.
Deprem Nasıl Oluşur?
SORU: Depremin güneş tutulması, ay tutulması ve diğer gezegenlerin hareketleriyle ilişkisi var mı? Gelgitler sonucu çok büyük kütlelerde su hareketi oluyor. Bu hareket magmada olabilir ve deprem yaratabilir mi? (Eşref Selçuk)
CEVAP: Dünya litosferin kimi yerlerinden kırılması nedeniyle şekilleri düzgün olmayan ve kati halde bulunan 6 büyük ve çok sayıda küçük levhadan oluşur. Bu levhalar magmanın da etkisiyle yılda ortalama 1-10 cm kadar yer değiştirirler. Levhalar birbirleriyle temas halinde olduğundan herhangi bir levhadaki bir hareket zincirleme olarak diğerlerini de etkiler. Milyonlarca yıldır suren levha hareketleri kıtaların ve okyanusların yerlerini ve biçimlerini değiştirir. Bu süreç levha tektoniği olarak da bilinir. Levha tektoniği nedeniyle yerkabuğunun kimi yerlerinde (özellikle de levha sınırlarında) büyük gerilme, sıkışma ya da bükülmeler görülür. Bu basınç kabukta kırılmalara yol acar. Fay adi verilen bu kırıklar, depremlerin oluş nedeni sayılır. Depremler, kabukta oluşan gerilmenin zamanla birikerek, sonunda kaya bloğunun zayıf bir noktasından kırılmasıyla yeni bir fay oluşumuna ya da var olan fayın kaymasına bağlı olarak meydana gelir. Bu kırılma ya da kaymayla, birikmiş olan basınç ya da gerilme bir anda boşalır ve büyük bir enerji açığa çıkar. İste bu enerjinin etraftaki kaya kütlelerinde oluşturduğu titreşim ve sarsıntı depremi yaratır. Dolayısıyla depremlerin Güneş tutulması ya da diğer gezegenlerin hareketleriyle bir ilgisi olmadığı söyleniyor bilim adamlarınca.
Ayrıca, deprem, yanardağ patlaması ya da toprak kayması gibi yer hareketlerinin deniz tabanında meydana getirdiği alçalma ya da yükselme nedeniyle oluşan ve tsunami de denilen dev deniz dalgalarının da gel git bir ilgisi yoktur.
Elif Yılmaz
Kaynak: Tübitak
Kıtasal Kayma Gerçekten Oluyor Mu? Kıtaların Hepsi Bir Gün Bir Araya Gelerek Bir Süper Kıta Oluşturabilirler Mi?
SORU: Kıtasal kayma gerçekten oluyor mu? Nedeni nedir? farklı kıtalarda aynı fosillerin bulunması nasıl açıklanabilir? Kıtaların hepsi bir gün bir araya gelerek bir süper kıta oluşturabilirler mi dersiniz?
CEVAP: Evet kıta kaymalarını gösteren bazı kanıtlar bulunmaktadır. Benzer fosillerin ayrı arı kıtalarda bulunması bunlardan biridir. Bazı kıtaların kıyıları birbirlerine neredeyse yap boz parçaları kadar uymaktadır. Ayrı ayrı kıtalar kıyıları itibariyle birbirlerine uydurulup üst üste getirildiğinde, dağ kuşakları belli bir sıra izlemektedir. Son olarak uydulardan yapılan gözlemler söz konusudur: kıtaların birbirlerine oranla hareketi, yılda birkaç inç gibi oldukça yavaş bir seyir izlemektedir. Ancak artık uyduların yardımıyla bu hareketleri doğrudan ölçmek ve kıtaların gerçekten hareket ettiğini kanıtlamak mümkündür. Ve evet, son sorunuza da cevap verecek olursak, teorik olarak gelecekte bir zaman kıtalar birleşerek bir süper kıta oluşturabilirler.
Kaynak: Tübitak
Dünya'nın Manyetik Alanındaki Bozunmaya Bakarak Dünya'nın Yaşı Saptanabilir Mi?
SORU:Dünyanın manyetik alanı bozunmakta mıdır? Eğer öyleyse ne hızda bozunuyor? Bu orana bakarak dünyanın yaşını saptayabilir miyiz?
CEVAP:Evet, geçtiğimiz yüz küsur yıl içinde alınan ölçümlere göre dünyanın manyetik ikiz kutup momentinin büyüklüğü azalmaktadır. Jeolojik kanıtların gösterdiğine göre, dünyanın manyetik alanı pek çok kereler yön değiştirmiştir, dolayısıyla da yeni bir sıfır noktasına doğru ilerlemekte olduğumuz pek ala düşünülebilir. Ancak bu dünyanın yaşı hakkında bize kesinlikle bir şey söylemez.
Kaynak: http://www.biltek.tubitak.gov.tr
Horst - Graben Sistemi
Faylanma sırasında blok olarak çöken yerlere "Graben" (çöküntü), iki ayrı faylanma arasında bir yükselti bloğu kalırsa buna da "Horst" (yükselti) denir.
Türkiye'de genç tektonik dönem yaklaşık olarak 11 milyon yıl önce Arap Yarımadası’nın Anadolu'ya çarpması ile başlamıştır. Bu çarpışmanın ardından önce Doğu daha sonra da tüm Anadolu sıkışıp kalınlaşmış,epirojenik olatak yükselmiştir. Daha sonra bu kalınlaşmanın kıta kabuğunun karşılamayacağı bir seviyeye ulaşmasının ardından Anadolu, batıya doğru hareket etmeye başlamıştır.
Anadolu'nun batıya hareketi sağ yanal atımlı Kuzey Anadolu ve sol yanal atımlı Doğu Anadolu Fayları boyunca gerçekleşmiştir.
Kuzey Anadolu Fayı'nın sağ yanal atımlı bir fay haline gelmesi günümüzden yaklaşık 5 milyon yıl kadar önceye yani III. zamana karşılık gelmektedir. Batıya doğru hareket eden Anadolu burada rahat bir ortam bulması sonucunda gerilmeye ve genişlemeye uğramış ve böylece Batı Anadolu'da bir horst-graben yapısı oluşmuştur.