23 Temmuz 2009 Perşembe

Aksaray'da Su Kuyusundan Karbondioksit Fışkırdı



AKSARAY'ın Kutlu Beldesi'ndeki bir tarlada kuraklık nedeniyle 10 yıldan bu yana kullanılmayan su kuyusundan 50 metre yüksekliğinde gaz fışkırdı. Aksaray Jeoloji Mühendisi Odası Başkanı Tayfun Aydın, kuyudan fışkıran gazın karbondioksit olduğunu tahmin ettiklerini, bölgenin, Tuz Gölü Fay hattına yakın olduğunu hatırlatarak bunun deprem habercisi olabileceğini söyledi.

Beldede 48 yaşındaki Mehmet Yapılcan'ın tarlasında bulunan ve kurak olduğu için 10 yıldan bu yana kullanılmayan yaklaşık 200 metre derinliğindeki su kuyusundan dün saat 18.30 sıralarında gaz fışkırmaya başladı. Gazın 80 metre yüksekliğe fışkırdığını görenler durumu jandarmaya bildirdi. Jandarma kuyu çevresinde geniş önlem aldı. Tarlada incelemede bulunan Aksaray Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Tayfun Aydın, su kuyusundan fışkıran gazın karbondioksit olduğunu tahmin ettiklerini söyledi. Aydın, “İlk olarak yaklaşık 80 metre yüksekliğinde fışkırma vardı. Daha sonra bu seviye 50 metreye düştü. Metan gazı olabileceğini düşündük. Fakat incelemede fışkıran bunun karbondioksit gazı olduğunu tahmin ediyoruz. Çevreye yayılan malzemenin de kil taşı olduğunu belirledik” dedi. Kuyunun 10 yıldan bu yana kuraklık nedeniyle kullanılmadığını anlatan Tayfun Aydın, şöyle devam etti:

“Kuyunun altındaki karbondioksit sıkışma sonucu fışkırarak artezyen oluşturduğunu düşünüyoruz. Bu fışkırma kuyu tabanında göçme oluşana kadar devam edecek. Bu oluşum 1 günde sürebilir, 10 gün de. Fışkıran karbondioksit gazının Kutlu Beldesi'ne, yakınında bulunan Yapılcan Köyü'ne zararı olmaz. Yapılacak tek şey gazın kendiliğinden durmasını beklemektir.”

Karbondioksit gazının şıkışma sonucu fışkırtığını belirten Tayfun Aydın, “Yer altında hareketlilik olduğu için gazın sıkışıp fışkırdığını tahmin ediyoruz. Çünkü bu bölge Tuz Gölü Fay Hattına yakın bir yerdir. Yeni bir fayın yada depremin habercisi olabilir” diye konuştu.

Su kuyusu çevresinde MTA Orta Anadolu 2'nci Bölge Müdürlüğü uzmanlarının incelemede bulunduğu, çalışmalarını sürdürdüğü belirtildi.

Leia Mais…

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Sedimantoloji'nin Tarihçesi

Sedimantolojinin tarihsel gelişimi en azından XVI. yüzyıla kadar izlenebilir.
Sedimantoloji ve Stratigrafinin başlangıcı M.S. 1500’lü yıllarda, Leonardo da Vinci’nin
İtalyan Apeninler’inde yer alan tortul kayaçlar içindeki fosillerle ilgili gözlemine
dayanmaktadır. Vinci fosillerin eski organizma kalıntıları olduğunu anlamış ve gözlenen kavkıların eskiden orada var olan denizde yaşamış canlılara ait olduğu sonucuna varmıştır.

Sedimentolojide XVII. Yüzyılın ortalarına kadar çok az ilave çalışma yapılmıştır. Nicolas Steno, Roma çevresinde fosil içeren katmanları incelemiştir. Steno, 1669 yılında süperpozisyon kuralını önermiştir. Bu kurala göre herhangi bir katman diziliminde en yaşlı katmanlar altta, en genç katmanlar ise üstte yer alır. Süperpozisyon kuralı ters dönmemiş katmanlar için geçerlidir. Daha sonra ilksel yataylılık (original horizontality) prensibini önermiştir. Bu kurala göre katmanlaşmada ilksel konum yatay kabul edilir. Sonradan jeolojik olaylar sonunda katmanlar eğilimli, dik, hatta ters dönmüş konumlara gelebilirler. Bu prensipler hala stratigrafinin temel kuralları olarak kabul edilirler.

Yaklaşık Steno’nun İtalya’ da çalışmalarını sürdürdüğü dönemde, Robert Hooke İngiltere’de fosilleri incelemek için mikroskop kullanımını başlatmıştır. Hooke ayrıca günümüzde kullanılmayan tortul kayaçların kronolojik yönden karşılaştırılmalarında fosillerin kullanılabileceğini önermiştir.

XIX. yüzyılın sonlarında Sorby (1853 - 1908) ve Lyell (1865) yazılarında güncel olayların, eski çökel doku ve yapılarının yorumlanmasında nasıl kullanılabileceğini göstermişlerdir.

XX. yüzyılın ilk yarısında sedimantoloji yavaş bir gelişim göstermiştir. 1960’ların sonlarında sedimantoloji yerbiliminin farklı bir dalı olarak ortaya konmuştur. 1960’lardan sonra sedimantolojik çalışmalarda büyük artışlar olmuş ve sedimantoloji hızla gelişerek günümüze kadar gelmiştir.

Kaynak: Mersin Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Doç.Dr. Muhsin Eren ders notu

Leia Mais…

Sedimantoloji Nedir?

Bilindiği gibi yer kabuğu üç grup kayaçtan oluşmaktadır. Bunlar; (1) magmatik kayaçlar, (2) metamorfik kayaçlar, ve (3) sedimanter (tortul) kayaçlardır.

Tortul ve metatortul kayaçlar hacim olarak yerkabuğunun %5’ini oluşturmalarına karşın, yüzey olarak % 75’ini kaplamaktadırlar (Pettijohn, 1957).

Sedimantoloji terimi ilk defa H. A. Wadell (1932) tarafından önerilmiş ve “sedimentlerin bilimsel incelenmesi” olarak tanımlanmıştır. Sediment sözcüğü Latince “sedimentum” sözcüğünden türetilmiş ve çökelme, oturma anlamındadır. Bu
çökelme havadan, sudan veya buzdan olabilmektedir. Jeolojinin prensipte bir tarih olduğu düşünülürse, sedimentoloji tortul kayaçların tarihsel geçmişini konu aldığı söylenebilir (Pettijohn, 1957).

Bir tortul kayacın tarihinin araştırılması onun türediği kaynak bölge ve orada egemen koşulların, taşıyıcı etkenlerin ve çökeldiği ortamın fiziksel, biyolojik ve kimyasal koşullarının ve çökelmeyi izleyen devreden günümüze kadar geçen taşlaşma (diyajenez) evresindeki olayların incelenmesi ile olanaklıdır.

Diğer bir deyimle sedimantoloji herhangi bir tortul kayacın hangi hidrodinamik, biyolojik ve kimyasal koşullarda çökelmiş olduğunu konu alır. Her çökelme ortamının kendine özgü bir takım fiziksel, biyolojik ve kimyasal koşulları vardır ve bunlar gelişen tortular üzerinde kesin izler bırakırlar.

Kaynak: Mersin Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Doç.Dr. Muhsin Eren ders notu

Leia Mais…

Kayaç Döngüsü

Şekil. Kayaç Döngüsü
Magmatik Kayaç, Sedimanter Kayaç, Metamorfik Kayaç

Leia Mais…